KIBRIS'A YERLEŞEN ANADOLU AİLELER Kıbrıs'a genel iskân 22 Eylül 1572 (13 Cemâziye'l-evvel 980) tarihli hükümle başladı. Bir sûretinin de Alâiye, Manavgat, İçil, Bozok ve Teke kadılarına gönderildiği bu hükümde; "Karaman, Anadolu ve Zülkadriye eyâletlerinde bulunan kasabalarda her on aileden birinin nakli" isteniyordu. 1572'de yapılan kayıtlara göre kıbrıs'a gönderilmek üzere Aksaray'dan 225, Beyşehir'den 262, Seydişehir'den 202, Anduğı'dan 145, Develihisar'dan 197, Ürgüp'den 64, Koçhisar'dan 88, Niğde'den 172, Bor'dan 69, Ilgın'dan 48, İshaklı'dan 87 ve Akşehir'den 130 olmak üzre toplam 1.689 aile belirlenmiştir. Bu şekilde kıbrıs nüfusunun takviyesi maksadıyla göçmen nakli uzun müddet devam etmiştir. Yusuf Belviranlı Niğde Sancağında Yaşayan Gayri Müslümler Kilikya Krallığı'na bağlı olan bu bölgeye Ermeniler 12. yüzyıldan itibaren yerleşmişlerdi. Çoğunlukla Türkçe konuşan halk Surp Astvadzadzin Kilisesi ve Surp Garabed Manastırı civarında toplanmıştı. Burada da Bartevian Lisesi çok meşhurdu. Bor'da sayıları 895 olan Ermeniler Surp Astvadzadzin kilisesi ve 70 öğrencisi olan bir lise etrafında yerleşmişti. Ayrıca Aksaray, Nevşehir ve Hamidiye'de Ermeniler'e ait birer kilise ve birer okul vardı. Her biri birer kiliseye sahip olan Burdur ve Isparta'da yaklaşık 4000 Ermeni yaşıyordu. (Kaynak Agos Gazetesi) Niğde'de Eretna bey ve Kadı Burhanettin Bölgede l243 Kösedağ Savaşından sonra Selçuklular ve İlhan'lı devletine bağlı valilerce idare edilmeye başlamış,Sivas ve Kayseri bölgemize merkezlik yapmıştır.Bölgemizde daha sonra bölge valisi Eratna bey'in idaresine geçmiştir.Eratna bey aslen Uygur Türklerindendir.Cengiz’in ordularında görev yaptığı görülür.Yöre halkının çoğunluğu Uygur Türkü asıllıdır.Eratna Beyin ölümü ile kadısı olan Kadı Burhanettin idareyi ele geçirmiştir.Bu dönemde Kayseri'ye bağlanmıştır. TÜRKLER VE BOR TARİHİ 1071 Malazgirt zaferinden sonra Kutalmış Oğlu Süleyman Şah tarafından fethedilmiştir.Fetihten sonra bölgeye Kayı Boyuna bağlı Bayat,Emen ve Badak aşiretleri yerleştirilmiştir.Yöreye ilk gelen Müslüman Türkler,şimdiki ilçe merkezinin Humam Çayı etrafındaki Çay,Kala ve Harım mahallelerinin bulunduğu sulak araziye yerleşmişler,Eski adı TYANA yahut TUANA olan şehir de zamanla Bor,Kemerhisar ve Bahçeli arasında yok olmuş , bölgede yaşayan gayrımüslim halk (çoğunluğu Rum) zaman içerisinde asimile olmayıp ilçeden göç etmişlerdir.Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşları sonrası yapılan mübadele ile Arnavutluk ve Yunanistan'dan göç eden Türklerin de ilçeye yerleşmesi ile bugünkü etnik yapı oluşmuştur. NİĞDE CİVARI RUM KARAMANLILAR Karamanlılar, aynı dinden oldukları için Rum-Ortodoks patriğine tabidirler. Eremya Çelebi Kömürciyan da 17. yüzyılda Karamanlıların Yedikule'de suriçinde oturduklarını belirtir. ''Bunlar Rum oldukları halde Rumca bilmezler ve Türkçe konuşurlar'' diye yazar. Süreç içinde Karamanlılar Yedikule'den Fener, Cibali, Tahtakale, Kumkapı semtlerine ve Rumların yaşadığı diğer mahallelere dağılıp yerleştiler. Karamanlıların büyük çoğunluğu İstanbul'da ticaretle uğraşırlardı. Niğde'nin Kurdonos Köyü'nden gelenler sabun tüccarı, Aravan'dan gelenler kuruyemişçi, Uluağaç'tan gelenler kabzımal, Niğde'den gelenler zahireci ve peynirci, Fertek'ten gelenler beratlı şarapçı idiler; Ürgüp'ün Sinasos Köyü'nden gelenler havyar ve tuzlu balık ticareti, Kayserililer pastırma ve sucuk ticaretiyle uğraşırlardı. Ana dili türkce olan ortodoks hıristiyan cemaatlar için verilen addır.15yy dan itibaren çalışma ve başka amaçlarla İstanbul'a giden cemaat mensuplarına ağırlıklı olarak Osmanlının Karaman vilayetinden geldikleri için halk arasında Karamanlı denmiş daha sonra bu konuyu araştıran akademik çevrelerde bu ismi benimsemiştir.Konuştukları dil ağırlıklı olarak Türkce olup birazda herhalde di nin etkisiyle olsa gerek rumca sızmıştır.Araştırmacı Dimitri Kastakas �na  olduğunu söyler.Bu cemaata mensup kişiler genellikle Türkce lakap rumca kü çük isim taşırlar. Karamanlılar Konya Niğde nevşehir Kayseri Ankara alanya safranbolu merkezlerinde köy ve kasabalarında yoğunlaşmışlardır.Ama bilinenin aksine türkologlarca yapılan araştırmalar Balkanlarda ve tüm karadeniz sahilinde yaygın olduklarını göstermektedir. Yazı dili olarak ise karşımıza yunan alfabesi çıkar.Karamanlıca yazılı metinler grec alfabesi kullanılarak türkce yazılmış metinlerdir. Günümüzde kilise hamam veya mezar taşlarında rastladığımız karaman lıca metinlerden ilimizdeki örneklerden bahsedersek en bilineni Niğde mü zesinde bulunan mezar taşındaki şiirdir.19yy sonlarında Kurdunus(hamamlı)kö yünde ölen genç kız için aruz vezniyle yazılmış ağıt mermer taşa işlenmiştir. Fertek'de hamamın ve mahalle içindeki kilisenin kitabesi karaman lıcadır.Bor'da ki çarşı içindeki kilisenin,Niğde'de Dumlupınar ilk öğr.okulunnun altındaki kilisenin,Konaklı'da(misli),Yeşilburç'ta(Deneği)ki kilisenin kitabeleride benzer metinlerdir.Bunun anlamı eğer yunan alfabesini biliyorsanız bu metinleri Türkce okuyabilirsiniz. Karamanlı cemaatlarının oluşumu kanımızca şöyle olmuştur.Türklerin iç Asya'dan Anadolu'ya başlattıkları yürüyüş sadece İran üstünden ve Binli yıllar da olmamıştır.Çok daha önce bu günkü Rusya üzerinden( 8 yy)Balkanlar'ı aşarak Bizansa çarptıklarını hatta İstanbulu kuşattıklarını yada teşebbüs ettiklerini biliyo ruz.Kimdi bunlar uzlar,peçenekler,bulgarlar.Bizans bunların bir kısmını Hıristayan laştırarak Anadolu'ya yerleştirdi.Kilikya Kapısı denen Gülek Boğazı'nı aşan Arap akınlarını durdurmak için bu cemaatleri özellikle boğaza yakın yerlere yerleştir diler( Niğde Konya vb.) 1.dünya harbinde Osmanlının yenilgisi akabinden Ege bölgesindeki rum ortodoks cemaatler İç Anadoluya ilerleyen Yunan ordusuyla bütünleşmişler ve işbirliği yapmışlardır.Yunan ordusu yenilince Rumlar orduyla birlikte ülkeyi terk etmişlerdir.Ama özellikle İç Anadolu'da bulunan Karamanlı cemaatları yunan işgalini desteklememişler,Baba Eftim gibi liderlerin önderliğinde işgale karşı çıkmışlardır.Lozan Antlaşmasıyla Mübadeleye tabi tutulan Karamanlılar Yunanis tana zorunlu göçmüşlerdir. Niğde'de nüfusun 1/3 Yunanistan'a gitmiş karşılığındada Selanik merkezli müslüman ahali yerleştirilmiştir.Bu uygulamanın tarihi 1924'ün temmuz ayıdır. Mübadeleden etkilenen yerleşimler Niğde,Bor merkez,Fertek,Küçükköy(dilmusun) Hançerli(Durmuson),Yeşilburç(Deneği),Taşlıca(Sazalca),Balcı(Mandala veya Madala),Gölcük,Hasaköy,Misli(Konaklı),Tırhan,Aktaş(Andaval),Ovacık(Semendire) Uluağaç,Kurdunus(Hamamlı),Aravan(Kumluca),Karatlı,Sulucaova,Maden dir. Yunanistan'a gidenler çok ciddi sıkıntılarla karşılaşmışlar ve yerli halk tarafından horlanmışlardır.Bir istatiske göre ilk 15 yıl içinde sıtma vb.hastalıklar nedeniyle nerdeyse nufuslarının 0 kaybetmişlerdir. Bu gün Yunanistan'daki karamanlı cemaatları kendi kültürlerini yaşat mak için ciddi uğraş vermektedir.Küçük Asya Araştırmaları Merkezini,Kapadokya lılar Derneğini örnek verebiliriz. KURTULUŞ SAVAŞINDA FRANSIZ İŞKALİNE KARŞI NİĞDE Coğrafi konumu itibariyle Niğde, Akdeniz bölgesini Orta Anadolu''ya ve Sivas başyaylasına dolayısıyla Doğu Anadolu''ya, Ereğli ve Ankara yolları ile de Batı ve Karadeniz bölgelerine bağlayan iki çok önemli boğazı kontrol altında tutmakta idi. Bunlardan birincisi Gülek Boğazı, ikincisi ise Zamantı-Yahyalı yolu idi. Çukurova bölgesi işgale başlanır başlanmaz Niğde'de bulunan 41 nci Tümen'in mevcut askerleri ve Niğde, Bor ve Pozantı gönüllülerinin oluşturdukları Kuvayı Milliye, Pozantı'nın olası bir işgale karşı muhafazası için bölgeye yerleşti. Stratejik noktaları kontrol altına aldı ve buradan gelecek herhangi bir düşman saldırısını bertaraf etmeye hazır bir konuma geldi. Bu iyi tahkimat ve konuşlanma sayesinde bu bölgeden düşman girememiştir. Pozantı'da alınan bu tedbirlerin diğer bir geçiş yolu olan Zamantı-Yahyalı yolu üzerinde de alınması gerekiyordu. Fransızların Kozan'ı ele geçirdikten sonra yukarıdaki yol ile Aladağlar'ı aşıp Orta Anadolu'ya girecekleri anlaşılınca, hemen bu bölgede faaliyetler başladı. Aladağlar'ın gerek güneyi, gerekse kuzeyinde hızlı bir harekete girişildi. 1920 yılı Kasım ayı Yahyalı'da adı geçen yolu kontrol altında tutacak 50 kişilik bir birlik oluşturuldu. Bu birliğin komuta kademesi, askerinin bir kısmı ile silah ve mühimmatını Niğde'den temin ediyordu. Niğde Bölgesinde tertip edilen müfrezeler, kararlaştırıldığı gibi Karaisalı bölgesine gideceklerdir. Yahyalı'da bir nizamiye bölüğü ile milli müfrezeler, Sis dolaylarına hareket edeceklerdir...Alınan bu tedbirlere rağmen, bazı Ermenilerin öncülük ettiği bir grup Fransız öncü birliği Ulupınar Köyü yakınlarındaki bir mağraya kadar ulaşabildiler ve burayı karakol yaparak bir müddet burada kalmaya çalıştılar. Bunu haber alan 41 nci Tümen Komutanlığı, Şükrü Efendi komutasındaki bir taburu bölgeye gönderdi. Anılan birlik Yahyalı'ya ulaşınca Ulucami yanındaki medreseyi kendisine karargah yaptı, çevre köyler, aşiretler ve Yahyalı ahalisini teşkilatlandırarak bir strateji hazırlamaya başladı. 41 nci Tümen Komutan Yardımcısı Yarbay Mümtaz Bey'in bölgeye gelip komutayı ele almasından hemen sonra başlayan çatışma kısa sürede başarıya ulaştı, düşman askeri imha edilmişti. Fransızlara yardım eden Ermenilerin pek çoğu bu çatışmada Fransızlarla birlikte muamele gördüler, geriye kalanlar ise bölgeyi terk ettiler. Stratejik olarak bu askeri tedbirleri başarıyla uygulayan Niğde teşkilatı aynı zamanda bölgede meydana gelebilecek anarşik eşkıya hareketlerine karşı da icabeden tedbirleri aldı. Bu suretle Niğde ve civarında Türkiye geneli itibariyle yüksek bir ortalamada bulunan gayr-i müslimlerin olası taşkınlıkları ve iç isyanlarına karşı da gereken tedbirler alınmıştı. Bilindiği üzere bu dönemde cephede eksikliği hissedilen yeğane şey, mühimmat ve erzak idi. Bunların temini hususunda Büyük Millet Meclisi tarafından ilan edilen Tekalif-i Milliye Kanunu herkesin malumudur. Bu büyük ihtiyaç, bütün yurt çapında hamiyetperver insanlarımız tarafından karşılanmaya çalışıldı. Bu hususta da Niğde üzerine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirdi. Gıda maddeleri olarak özellikle buğday, arpa, baklagiller, soğan vs. gibi temel besin maddeleri ihtiyaç duyulan yerlere gönderildi. Niğde'den yapılan bu hayiti destek Mustafa Kemal tarafından yollanan takdirnamelerle ödüllendirilmiştir. Niğde'den yapılan lojistik destek sadece gıda maddeleriyle sınırlı kalmadı. Nakil Vasıtaları, araç-gereç ve giyecek maddeleriyle de devam etti. Niğde'nin yetiştirdiği emekli veya terhis olmuş subay, er vs. askerlerde gönüllü birlikler olarak Batı ve Adana cephelerinde vuruşmuşlardır. Niğde, gerek Heyet-i Temsiliye döneminde, gerekse Büyük Millet Meclisi döneminde Anadolu hareketini gönülden desteklemiş ve bu desteğini Sivas ve Ankara'ya gönderdiği delegelerle de ispatlamıştır. EMİN SELAMOĞLU NİĞDE 29.11.2005 KASABANIN SIRRI//FERTEK Fertek hakkında tarihi bulgulara bakarsak,bilinen ilk isminin FERTEKİYON olduğunu görürüz.Bu arkaaik çağlarda ihtimalki hitit/luvi isminin helenleşmesiyle oluştu.Yerleşimin çok eski çağlardan günümüze taşınan iki anıtıyla karşılaşıyoruz.Birincisi kasaba merkezindeki su kaynağıdır.Böyle önemli bir su kay nağının(günümüzde hala işlevsel)tarihin ilk çağlarından beri kullanildığını tahmin etmek zor değil.Su hayat demektir ve ilk çağlarda özellikle kutsanır.Çevresinde mabetler ve yerleşimler oluşturulur.Hititler'in suya verdikleri önemi İvriz kaya anıtından biliyoruz. İlimizdede Keşlik vadisidir.Altunhisar,Yeşilyurt istikametinden Melendiz Dağlar'ının bağrına uzanan bu vadi benzer örnekler taşır.Fertek'deki su Kaynağın çevresinde yapılacak arkeolojik sondalar ilginç bulgular ortaya çıkaracaktır. İkinci anıt ise bu su kaynağının güzergahında yer alan Tepebağları tümülüsüdür.Neolitik çağdan Bizans'a kadar katkat yerleşildiğini biliyoruz.Kazılarda elde edilen hazine bugün Niğde müzesinde teşhir edilmektedir. Değerli tarihci Şevket Pamuk 19 yy da Anadoluda toplumsal refahta çok ciddi yükseliş olduğunu söyler.Bundan Fertek'de nasibini alır.Şöyleki Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlere göç eden Fertek'liler 'Beratlı rakı ve şarap üzerine uzman laşırlar' Araştırmacı yazar Jak Delon Fertekli Dimitri ağa tarafından üretilen sakız rakısının İstanbulda arandığını ve tercih edildiğini söyler.Atatürk'ün gençliğinden beri bu rakıyı içtiğini ilave eder.(İstanbulun Meyhaneleri) KASABADAN KENTE BOR Tarihsel olarak Bor ancak 16. yy da köy konumundan kurtulabilir.Devletin yazışmalarında kaza olduğu belirtilir.Ekonomik gelişmeler lehtedir.Nüfus artar,Müslüman ve Hıristiyan Türklerden(karamanlılar)oluşan ahalisi başta dabakcılık olmak üzere manifaktür üretim yapar. Ticaret gelişir üretilen mallar dışarda aranır.Büyük şehirlere ihracat yapılır.Bor esnafı diğer şehirlerde itibarlı kabul edilir. Bor 19. yy da Osmanlı ülkesinde görülen iktisadi refah artışındanda nasiplenir.Dahada büyür.Ama sanki bir şeyler eksik dir.Okur yazar oranı çok düşüktür,içme suyu sorunu vardır.Kamu binaları perişan vaziyettedir.Telgrafhanenin kuruluşu bile ciddi sorundur.Trahom gibi hastalıklar halk sağlığını tehdit eder.Üretilen malların dışarı pazarlara satışı nakliye nedeniyle ciddi sorunlar yaşar. 19. yy lın son çeğreğinde önde gelenlerin çabalarıyla Bor'un çehresi değişmeye başlar,Okcu dağı'ndaki kaynaklardan içme suyu indirilir,1890 larda telgraf gelir. Bor esas sıçramasını 1920 lerde yapar Kurtuluş Savaşınagönüllü destek verilir.Sivas Kongresine delege yollanır.Fransız Harbi'ne Bor'dan 130 kişi gönüllü katılır.Genç Cumhuriyet'in önderleriyle yapılan yol arkadaşlığı asla unutulmaz.1930 larda tren bor'a ulaşır.Okullaşma artar,dedikya Cumhuriyet ta başlangıçta Bor'un kendisine verdiği desteği inkar etmez

YÜKSAN DÖNMEZ
 
Bugün 1 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol