NİĞDE MÜZESİ
Müzeler; kültür varlıklarını tespit eden, ilmi metotlarla açığa çıkaran, inceleyen, değerlendiren, koruyan, tanıtan, sürekli ve geçici olarak sergileyen, halkın kültür ve tabiat varlıkları konusundaki eğitimini, bedii zevkini yükselten, dünya görüşünü geliştirmede tesirli olan kuruluşlar olarak tanımlanmaktadır.
Niğde Müzesi üç büyük teşhir salonu, ihtisas kütüphanesiyle, modern konferans ve sergi salonlarıyla, Orta Anadolu'nun en önemli müzelerinden birisi durumundadır.
Niğde'de ilk müzecilik faaliyetleri 1939 yılında, müze olarak kullanılan Akmedrese'de (Karamanoğlu Ali Bey tarafından yaptırılmıştır) başlatılmıştır. Burası 1939-1950 yılları arasında II. Dünya Savaşı nedeniyle İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin deposu olarak kullanılmıştır.
1950-1957 yıllarında depo olarak kullanılan Akmedrese'de 1957 yılında "Niğde Müzesi Müdürlüğü" kurulmuş, bina onarılarak teşhir-tanzimi yapılmış ve ziyarete açılmıştır.
Medresenin modern teşhire uygun olmaması nedeniyle, Kültür Bakanlığı'nca yeni müze binasının temeli Temmuz-1971 ayında atılmıştır. 1977 yılında ise Akmedrese kapatılarak yeni, modern müze binasına taşınılmıştır.
Yeni müze binasının teşhir-tanzimi ve düzenlemesi Kasım-1982 yılına kadar sürmüş, 12 Kasım 1982 yılında düzenlenen törenle ziyarete açılmıştır.
Niğde Müzesi'ne girmeden, ziyaretçileri Geç Hitit Dönemine ait, bazalttan yapılmış, "Hitit Fırtına Tanrısı" yani "Teşup kabartması" karşılar. Bu eser M.Ö. VIII-VII. yüzyılda Orta Anadolu'da hüküm süren Geç Hitit devletlerinden birisi olan "Nahita Krallığı"na ait önemli eserlerden birisidir.
Ziyaretçilerin müzeyi gezme planı çerçevesinde salonlar hakkında bilgiler şöyledir:
1- Etnografik Eserler Salonu
Halkın sosyal hayatını yansıtan, insan yapısı araç ve gereçler dahil bilim, din ve sanatlarla ilgili taşınır kültür varlıkları olarak tanımlanan "etnografik eserler"den derlenen koleksiyonlar bu salonda sergilenmektedir.
Salona girişten itibaren sağ taraftaki panolar üzerinde, Niğde yöresinden derlenen ve satın alınan halı ve kilimler sergilenmektedir.
Salonun ortasında bulunan büyük vitrinlerin birincisinde, bilhassa Niğde köylerinden satın alınıp müze koleksiyonlarına katılan kadın giysileri, ikinci büyük vitrinde ise erkek giysisi örnekleri sergilenerek, Niğde'nin geleneksel etnografyası hakkında bilgi verilmeye çalışılmaktadır.
İki büyük vitrin arasında kalan mekânda sediri, gümüş sim işli sedir örtüsü, sim işli yastıklarıyla, köşe minderleriyle ve orta sinisiyle bit Türk evi canlandırılmaya çalışılmaktadır.
Ayrıca etnografya salonunun kolonları arasında bulunan köşe vitrinlerinde sırasıyla takılar, yazı takımları, hamam takımları, porselen takımları, nişan ve madalyonlar, tepelikler sergilenmektedir.
Bu salonun, en ilgi çeken eseri de bir orta sinisidir. Bu eser, M.S. 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başında yaşayan Kaçar Türklerine ait olsa gerektir. Sininin üzerine İranlı, Şair Firdevsi'nin Şeyhname'sinde ismi geçen kralların büstleri ve bastırmış olduğu paralar kazıma tekniği ile işlenmiştir. Etnografya salonunda II. Abdülhamid zamanına ait bir Osmanlı arması da yer almaktadır.
2- Önasya Medeniyetleri Salonu
Küçük Asya olarak tanımlanan Anadolu, tarih boyunca çeşitli insan topluluklarının iskânına uğramış ve bölgesel özellikler taşıyan renkli ve çok sayıda uygarlığa sahne olmuştur.
Niğde bölgesi de bu süreç içerisinde M.Ö. 7-6 bin yıllarından (Neolitik Çağ - Cilalı Taş Devri) itibaren zamanımıza kadar, çeşitli medeniyetlerin gelip geçtiği önemli bölgelerden birisidir. Bölgede bugüne kadar yapılan arkeolojik kazılar sonucunda Niğde İli'nin zengin bir kültüre sahip olduğu ortaya çıkmıştır.
Dünyada iklim şartlarının yumuşamasıyla son buzul çağı sona ererken, insanlık yalnız avcılık ve toplayıcılıkla geçen yaşam sürecini tamamlamış bulunuyordu.
Uygarlık tarihinde "Neolitik Çağı" olarak tanımlanan dönemin en önemli olaylarından birisi insanın doğa ile ilişkilerini kendi tarafına çevirmeyi başarıp, çevresinde var olan bitki ve hayvan cinslerinden bazılarını evcilleştirerek kendi eliyle üretir hale gelmesidir.
Yapılan araştırmalardan bu devir insanının üretici olduğunu, çiftçilik ve hayvancılık yaptığını, bir meydan etrafındaki dikdörtgen planlı, taş temel ve kerpiç duvarlı, düz damlı yapılarda oturduğunu, taş ve kemikten aletler, öğütme taşları, obsidiyenden ok ve mızrak uçları yaptığını, ölülerini evlerinin içine gömdüğünü ve kilden çanak-çömlek yaptığını öğrenmiş bulunmaktayız.
Neolitik Çağın, Orta Anadolu'daki en önemli merkezlerinden birisi de İlimiz Bor İlçesi Bahçeli Kasabası'nda bulunan Köşk Höyük'tür.
Burada 1982 yılından bu yana yapılan arkeolojik kazılarda elde edilen eserlerin bir bölümü de bu salonun 1-2 nolu büyük vitrinlerinde sergilenmektedir.
M.Ö.IV. binin sonu ve III. binin başlarında Anadolu'da bakır ve kalay karıştırılarak tuncun elde edilmesi, bunun silah yapımında kullanılmasıyla Anadolu insanı "Tunç Çağı"na girmiş olmaktadır. İnsanoğlu çok önemli bu alaşımla silah, kap-kacak ve süs eşyaları üretmeyi başarmış; bakır, altın, gümüş gibi asıl ve asıl olmayan madenleri de dövme tekniği ile işleyerek, dinsel amaçlı veya günlük ihtiyaçlarına cevap veren objeler üretmiştir.
Niğde İli'nde bu dönemin en önemli merkezi, İlimiz Çamardı İlçesi, Celaller Köyü yakınındaki Göltepe-Kestel Örenyeridir.
M.Ö.III. binde Anadolu'da kalayın elde edildiğini ispatlayan Göltepe-Kestel kazıları bu yönüyle Anadolu arkeolojisinin bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmıştır.
Bu kazılardan elde edilen arkeolojik malzemeler IV. büyük vitrinde sergilenmektedir. Ayrıca vitrinin yan kısmında da Kestel maden ocağından ısıtma yöntemi ile elde edilen maden cevherinin zenginleştirilmesi, eritilerek potalara dökülmesi canlandırılmaya çalışılmıştır.
III No.lu büyük vitrinde ise Aksaray İli Acemhöyük Örenyerinden, Darboğaz Kasabası'ndan ve Bor Pınarbaşı Höyüğü'nden çıkarılan Eski Tunç Çağı buluntuları sergilenmektedir.
Salonun 5-6 No.lu vitrinlerinde ve 3 adet köşe vitrininde de Aksaray İli Acemhöyük Örenyeri'nde yapılan arkeolojik kazılarda bulunan ve "Asur Ticaret Kolonileri Çağı" olarak tanımlanan dönemin buluntularından örnekler sergilenmektedir.
Acemhöyük'te (Puruşhanda) Prof. Dr. Nimet Özgüç başkanlığında bir heyet tarafından yapılan arkeolojik kazılarda, buranın Anadolu'nun M.Ö. II. bin başlarında Asurlu tüccarlar tarafından kurulan önemli Karum'lardan (pazar yeri) birisi olduğu anlaşılmıştır. Kazılarda ortaya çıkarılan iki adet yanmış saraydan elde edilen önemli arkeolojik buluntuların büyük bir bölümü Niğde Müzesi'nde bulunmaktadır.
Salonun en sonunda ise, Hitit İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra Anadolu'da "Geç Hitit Devletleri" olarak tanımlanan ve şehir krallıkları döneminden (Nahita Kralığı ve Tuvanuva Krallığı'nı içine alan Tabal Krallığı) kalma Bereket tanrısı, Hitit çivi yazılı (Hitit hiyeroglifi) kitabeler, Göllüdağ arslanı, Kaynarca tümülüsü buluntuları, Frig Çağı seramikleri ve Porsuk kazısında bulunan mezar küpü (pithos) sergilenmektedir.
Salonun oda şeklindeki bir bölümünde de sikke seksiyonu bulunmaktadır.
Sikke seksiyonunda Tepebağları kazısında bulunan Kappadokya krallıklarına ait (M.Ö. 50-60. yılları) gümüş define ile İlimiz Merkez Sungurbey Camii yakınında yapılan kamulaştırma ve kanal açma çalışmaları sırasında bulunan Osmanlı altınları duvar vitrinlerinde sergilenmektedir.
Ayrıca 4 adet yatay vitrinde de en eski sikkelerden (Part sikkeleri), Osmanlı sikkelerine kadar tüm devirlere ait sikkeler bir kronoloji içerisinde sunulmaktadır.
3- Klasik Eserler Salonu
Salonun girişindeki pano üzerinde, buluntuları sergilenen kazı yerleri hakkında bilgi verilmektedir.
Salonun girişinden itibaren sağ kısmında bulunan 3 büyük vitrinde, Tepebağları, Porsuk, Acemhöyük gibi önemli kazı merkezlerinde yapılan arkeolojik kazılarda bulunan Hellenistik ve Roma Çağının önemli eserleri; salonun sol kısmında bulunan 3 büyük vitrinde ise Müze Müdürlüğü'nce halktan satın alma yolu ile derlenen Hellenistik-Roma Döneminin seçme eserleri sergilenmektedir. Bunlar genellikle mezar hediyeleri olup en ilgi çekenler gözyaşı şişeleri, koku kapları, kandillerdir. Kemerhisar'da bulunan, akik üzerine kazıma tekniği ile yapılmış kartal kabartmalı bulunan altın yüzük en gözde eserlerdendir.
Orta platformda, Kemerhisar'dan (Antik Tyana) heykeltraşlık eserleri; Geç Osmanlı Dönemindeki azınlıklara ait kiliselerden getirilen kitabeler; büyük köşe vitrinlerinde ise Bizans Çağı (Hıristiyanlık) eserleri sergilenmektedir. Bu salonda Niğde Müzesi'nin en ilgi çeken eserlerinden olan rahibe mumyası (M.S.X. yüzyıl) diğer platformda sergilenmektedir.
Aksaray İli Ihlara Vadisinden (muhtemelen Yılanlı Kilise) bulunarak 1965 yılında müzeye getirilen rahibe mumyası, Ihlara Vadisi'nin maketi ve tanıtıcı fotoğraflarıyla beraber sergilenmektedir. Mumya teşhirinin arka bölümünde de, Orta Anadolu'nun en büyük ve en önemli Roma kenti durumunda antik Tyana'dan (Kemerhisar) bulunarak getirilen yüksek kabartma tekniğiyle yapılmış taş eserler sergilenmektedir. Bu salonun önemli eserlerinden birisi de aruz vezinli ağıt kitabesiyle "Karamanlıca Kitabe" olarak tanınan, M.S. 19. yüzyıla ait mezar taşıdır.
Niğde ili ve Koyunlu Kasabası
Nigde nin Koyunlu Kasabasi Yeni Zelanda dan yun alip fabrikasinda hali dokuyor ve TEK'e elektrik satiyor
Nigde nin gezilecek tek genis yeri Cumhuriyet Caddesi. Merkezde boylu boyunca uzaniyor. Baska gezilecek yer olmadigi icin gencler ona, Mecburiyet cad. adini vermisler.
İlde sehir efsaneleri de adetler de almis basini yurumus. Sehrin merkezinde arabayla giderken karsiniza demirlerle cevrilmis tekli mezarlar çıkar, defalarca kez greyderlerle kaldirilmis. Fakat kimsenin fark etmedigi anlarda yerlerine donen mezarlar, artik Nigdeli'nin dua ettigi anitlar haline gelmis.
Sehir de on yıldir surekli aniden coktugu icin tamamlanamiyan Kultur Sanat Merkezi de bu korkulardan nasibini almis. Universiteli akli basinda gencler, kultur merkezinin insa edildigi tabanin suyla dolu oldugunu bu yuzden de coktugunu soyluyor.
Nigde nin en ilginc adetleri Melendiz 'de. Burada kiz istemek yeni adet olmus. Eskiden kiz begenilirse, kacirilirmis. Yorede dugunler, yuz acimiyla, kinayla, atli oyunlariyla yedi gun suruyor. Millet dugunde eglenirken bekar kiz ve erkekler ilce merkezine inip gordukleri her pencereyi tasliyorlar. Masraflari odiyen de tabii ki dugun sahibi.
Nigdeliler hapishaneleriylede gurur duyuyorlar. "Mahpushanemiz guzeldir, mahkumlarimiz beceriklidir." Nigde Tarim Acik Cezaevi yillik 4 trilyon gelir elde eden tek hapishane. Maas usulu calisan mahkumlar burada hayvancilik, bagcilik, ekmekcilik yapabiliyor, sanayi ile ugrasabiliyor.
Taşa kazinan ask... Alaaddin Camii, Buyuk Selcuklu doneminde, Sancak beyi Ziynettin Besare tarafindan 1223 yilinda il merkezinde yaptirilmis. Selcuklu Bezene sanatinin tum inceliklerini yansitan camii, ozellikle mimari acidan turunun ilk orneklerinden. Doguya bakan oyma kisminda yalnizca yaz aylari saat 10.00-11.00 civari, gunesin biraktigi golgelerde tacli bir kadin basi beliriyor. Anlatilan efsaneye gore camiyi yapan usta,zamanin Nigde Sancak Beyi 'nin kizina asik olur. Usta, prensesle hicbir zaman evlwenemeyecegini de bilincindedir. Bir gun ustaya Sancak Beyi tarafindan kentte bir cami yaptirilmasi emri icin emir verilir. Usta ise prenses e olan askini anlatmak icin bir firsat aramaktadir. Askinin sonsuza dek surecegini anlamina gelecek sekilde,duvarin uzerine prensesin yuz kismini taslara mukkemmel bir sekilde isler.
Bozkir Meyvesi- Nigdeli, kurak topraklarindan sikayet edip durmus yillarca.Ama artik bunu kimseye yuturamiyor. Cunku verimsiz, ise yaramaz diyerek İTALYANLARA sattiklari onbinlerce donum arazi,bugun elma bahceleri ile dolu. Artik elmamizi İtalyanlar, Orta Anadolu bozkirindan dunyanin heryerine "BODUR İTALYAN ELMASI" ismiyle ihrac ediyorlar. Halk, italyanlarin getirdigi "damla sulama" tekniginin sirrini ogrenmis ama elmaya yapilan asinin sirrini ogrenememis. Ancak Nigdeliler bu olaydan ders almislar. Universitelerin ziraat fakultelerinden bilgi destegi istiyorlar. Avrupa nin ikinci buyuk bahcesine ULUKİSLA'YA bugunler de Belcikalilar talip mis.
Simdi Yeni Zelanda dan yun alip hali dokuyan, elektrik ureten, iplik yapan 94 trilyonluk ciro ya sahip bir gruplar. 473 bin metrekarelik alana kurulmus Koyunlu tesisleri, Eşine nadir rastlanan bu sistem 31 yildir hicbir tatsizlik cikmadan islemis. 2600 ortakli. ilk basarili ihracatini 1977 de İtalya'ya yapmışlar.
Niğde-Bor civarında KİRVELİK
Kirve kavramı Anadolu'nun çeşitli yörelerinde farklı ağızlarla da olsa, söylenegelmiştir. Meselâ kirve: Sünnet olan çocuğun elini koluna tutan ve çocuk üzerinde babalık hakkı olan kimse, Emirdağ / Ayfon, Amasya ve köyleri, Giresun, Artvin, Kırşehir, Narman / Erzurum, Diyarbakır, Nazmiye / Tunceli, Urfa, Nizip / Gaziantep, Bor / Niğde; İsim babası anlamında Gavurdağ-Osmaniye / Adana; Sağdıç anlamında Urfa, Niğde; düğünde damadın yanında duran güzel giyimli çocuk anlamında, Samsun, Amasya; bacanak anlamında Erzincan. Aynı kavram, yani bacanak Şebinkarahisar / Giresun, Bor / Niğde'de kivre olarak geçer. Avanos / Nevşehir'de, kirvelemek, söyleşmek, konuşmak; Vazıldan-Divri / Sivas'ta da kirve, Kürt anlamında kullanılır. Göle / Kars'ta kirve krva-kirva şeklinde de söylenir. Van merkezi ile Muradiye ve Gürpınar ilçelerinde yarı göçebe yaşayan Burukan aşireti arasında, kirve'ye kiriv veya kirva, Elazığ merkez köylerinden Sun ve Hal'de küvre, Kars yerlilerince kirva, Terekemelerce kirve, Musul bölgesi Telafur Türkleri'nce kirev denir. Kerkük Türkleri arasında ise bu kelimenin bilinmediği belirtilmiştir. Ermenilerde ise güveyin sağdıcına ve çocukların vaftiz babalarına kirve derler. Divriği ilçesinde de kirve yerine kirva denilirken, Yozgat'ta kirve kelimesi kullanılır. Mustafa Aksoy
NİĞDE BOR KEMERHİSAR VE TARİH
Niğde'de devir devir, canlı belgeleriyle yaşar. Niğde'nin güneyindeki Kemerhisar, eski bir Hitit ve Asur kolonileri şehri olan Tuvana şehri üzerine kurulmuş, Romalılar devrinde Tiyana adını alarak uzak yerlerden şehre su getirilmiştir. Su kemerleri bugün de herkesin hayranlıkla seyrettiği tarihi kalıntılardan biridir. Kemerhisar, Bor'la birlikte Niğde'nin ilk çağlarda temel taşı sayılır. Niğde tarihi, Bor,Kemerhisar üzerinde yükselir.
Selçukluların Anadolu'yu fetihleri sırasında Danişmendoğlu Emir Gazi'nin fethettiği Niğde, daha sonra Selçukluların elinde, Konya'ya bağlı önemli bir merkez olmuş, Niğdeli yiğitler, Haçlı seferleri sırasında, cesaret ve kahramanlıklarıyla Selçuklu ordusunda ün yapmışlardır. Bu nedenle, Selçuklu Sultanı İkinci Kılıç Arslan, bir fermanla Niğde'ye "Pehlivanlar Yurdu" unvanını vermiş, sonra da memleketi onbir oğluna bölerek, Niğde'ye sevgili oğlu Arslan Şah'ı Vali tayin etmişti. Selçuklulardan sonra Karamanlılar, 1471 yılında da Osmanlılar eline geçen Niğde, yetiştirdiği ünlü komutanları, bilginleri, şairleri ve sanatçıları ile tanınmış, Anadolu'nun zengin folklor hazinelerinden biri olmuştur.
Değerli Hemşerilerim,bugün bir insanı tanıtacağız.Yine geçmişi
deşeleyip tarih raflarının tozunu alacağız.''İLK MECLİSDE MUHALEFET
isminde yanlış hatırlamıyorsam iletişim yayınlarından çıkmış kitabı okur
ken Anadolu ve Rumeli Müdafa.i Hukuk Cemiyeti Heyet.i Temsiliye üyesi
Niğde'li çiftci Mustafa Bey ismine rastladım.Şaşırdığımı itiraf etmeliyim.
Kimdir?Necidir?diye epey araştırdım.Yok izini bulamıyorum.Mutlaka akra
baları vardır..Neyse bir sene uğraştım.Bir arkadaşım bürosunda otururken
yaşlı bir amca geldi kendisini tanıttı.Ben emekli tarih öğretmeni Fikret
Tayanç(KARAMAÇA),Ratıpzade Mustafa bey'in damadı olurum' diyince
ben kulaklarıma inanamadım.Gökte ararken yerde bulmuştum.Fikret
Tayanç sayesinde kızı Vedia Şahenk'e ulaştım.Ondan ve başka kaynaklar
dan hayat hikayesini çıkarttım
1885 yılında Niğde'nin Tepeviran mahallesinde doğar.İdadi ve
Konya Sultanisinde okur.Tarih ve Coğrafya öğretmenliği yapar.1918 yı
lında Mondoros ateşkes antlaşmasıyla birlikte ülke işgale uğrayınca
Faik Hoca'nın(Faik Şahek,Ayhan Şahenk'in babası)önderliğinde kuvva.i
Milliye Teşkilatı kurulur.Sivas'da kongre toplanacağı zaman Kongreye
temsilci istenir.Faik Hoca kayınbiraderi Mustafa Bey'i önerir ve Niğde'den
ratıpzade Mustafa bey,Bor'danda Halit Bey(Mengizade) sivas'a gider.
Mustafa Bey orada Heyeti temsiliye üyesi seçilir.Heyeti Temsiliye Ankara'
da Meclis toplanıncaya kadar bir nevi Bakanlar Kurulu gibi çalışıp
Kurtuluş savaşını idare eder.İlk meclis toplanınca Ratıpzade Mustafa bey
milletvekili seçilir.1920 mayısındaki tifüs salgınında vefet eder.Mezarı ha
len atalarının inşa ettiği Paşa Camii'sinin avlusundadır.Rahmetle anıyoruz.
Vedia Şahenk'in annesinden aktardığı bir konuyuda burda
bahsetmeden geçemiyeceğim.1919 sonu 1920 başlarında eve birkaç tane
Paşa gelir.Evin selamlık bölümünde kalırlar.Selamlık bölümüne kimsenin
girmesine izin verilmez.Paşalar sadece geceleri dışarı çıkıp telgrafhaneye
gidip geri gelirler.Misafirlikleri bir hafta sürer,daha sonra Niğde'den sessiz
ce ayrılırlar.Vedia Şahenk annesini kaynak göstererek paşalardan birisinin
Mustafa Kemal Paşa olduğunu söylüyor.Aynı olaydan Ö.Fethi Gürer başka
bir kaynaka dayanarak 'BOR:Kasabadan Şehire'isimli kitabında bahsetmiş
ti.
EMİN SELAMOGLU NİĞDE 17.07.2005
Bu günkü Nar vadisinde Antik
Roma döneminde çok büyük bir kent kurulur.1yy.da kent Aksaray'ın önü
ne geçer.İsmi Sagok Diyazoser'dir.Hıristiyanlığın yayıldığı dönemde Gre
gorius isminde azizide yetişdirir.Aziz Gregorius'un önemi katolik-Ortodoks
ayrılığında atıf yapılan kişilerden biri olmasıdır.Kent stratejik askeri nok
tada olması önemini uzun müddet devam ettirir.
8yy.da arap istilası Toros duvarını aşıp Anadolu Platosuna ulaşır.
Tyana(bu günkü Kemerhisar)ve Aksaray yakılıp yıkılır.Bizans bunun ü
zerine Tyana eksenli askeri stratejisini değiştirir.Sıradan askeri
karakol görünümde olan Bor ve Niğde öne çıkar.Bor,Niğde ve Nazianus
ekseninde oluşturulan strateji gereği Nazianus garnizon kent haline ge
tirilir.Öteden beri önemli bir yol kavşağında bulunan Ankara yeni bir yol
la Nazianus'a bağlanır.Nazianusdan çıkan güneye giden yol ise bir kaç
koldan Niğde'ye ve Bor'a bağlanır.Yeni yerleşimler kurulur.Yol üzerinde
bu gün batmış olan askeri kentler ,yer altı tahkimatları oluşturu
lur.Bugün Bor merkezde bulunan yeraltı şehri kuvvetle muhtemel bu şe
kilde oluşmuştur yada bu amaçla kullanılmıştır.
A.Akif Tüteng 1966 yılında Nar vadisini ziyaret eder.Kalenin ku
zeye bakan yamacında Nekropol(mezarlıkta)yaptığı i,ncelemede mezar
taşlarında latince yazıtları okuyunca bir çoğu Fransa İtalya gibi Avrupa
ülkelerinde doğmuş kişilerin mezarları olduğunu görür.Hocam bunların
lejyoner-paralı asker olduğunu söyler.
Bu güne dönersek Nar Vadisi geçmişin ihtişamlı günlerini arar
gibi.Gözden ırak olan gönüldende uzak olurmuş.Gördüğü ilgi geçmişin
ihtişamından uzak.Neyse bizim çabamız bunun aksi yönde.
Nar vadisindeki tarihi kalıntılar Kale, Mezarlık ,yeraltışehri ve
kiliselerden oluşmaktadır.Ayrıca herhalde şehrin su ihtiyacını karşılamak
için küçük barajda mevcuttur.Etraf meşelik ardıç ve çam ağaçlarıyla çev
rilidir.Yeryer peribacaları görülür.Neolitik çağın madeni olan obsidiyen-
volkan camlarına rastlanır.
Nar Vadisine ulaşmak için Derinkuyu,Gülağaç karayolunu kul
lanmak gerekir.Derinkuyu'dan Aksaray istikametine yönelince Nar köyü
tabelasıyla köye sapılır.Köyün içinde vadiye nasıl gidileceğini
sormak gerekir.
Bir dahaki sefere kadar hoşcakalın.Görüşmek dileğiyle.
NİĞDE*04/08/2005*SELAMOĞLU*GEZGİNCİ
NİĞDE MÜZESİ
Müzeler; kültür varlıklarını tespit eden, ilmi metotlarla açığa çıkaran, inceleyen, değerlendiren, koruyan, tanıtan, sürekli ve geçici olarak sergileyen, halkın kültür ve tabiat varlıkları konusundaki eğitimini, bedii zevkini yükselten, dünya görüşünü geliştirmede tesirli olan kuruluşlar olarak tanımlanmaktadır.
Niğde Müzesi üç büyük teşhir salonu, ihtisas kütüphanesiyle, modern konferans ve sergi salonlarıyla, Orta Anadolu'nun en önemli müzelerinden birisi durumundadır.
Niğde'de ilk müzecilik faaliyetleri 1939 yılında, müze olarak kullanılan Akmedrese'de (Karamanoğlu Ali Bey tarafından yaptırılmıştır) başlatılmıştır. Burası 1939-1950 yılları arasında II. Dünya Savaşı nedeniyle İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin deposu olarak kullanılmıştır.
1950-1957 yıllarında depo olarak kullanılan Akmedrese'de 1957 yılında "Niğde Müzesi Müdürlüğü" kurulmuş, bina onarılarak teşhir-tanzimi yapılmış ve ziyarete açılmıştır.
Medresenin modern teşhire uygun olmaması nedeniyle, Kültür Bakanlığı'nca yeni müze binasının temeli Temmuz-1971 ayında atılmıştır. 1977 yılında ise Akmedrese kapatılarak yeni, modern müze binasına taşınılmıştır.
Yeni müze binasının teşhir-tanzimi ve düzenlemesi Kasım-1982 yılına kadar sürmüş, 12 Kasım 1982 yılında düzenlenen törenle ziyarete açılmıştır.
Niğde Müzesi'ne girmeden, ziyaretçileri Geç Hitit Dönemine ait, bazalttan yapılmış, "Hitit Fırtına Tanrısı" yani "Teşup kabartması" karşılar. Bu eser M.Ö. VIII-VII. yüzyılda Orta Anadolu'da hüküm süren Geç Hitit devletlerinden birisi olan "Nahita Krallığı"na ait önemli eserlerden birisidir.
Ziyaretçilerin müzeyi gezme planı çerçevesinde salonlar hakkında bilgiler şöyledir:
1- Etnografik Eserler Salonu
Halkın sosyal hayatını yansıtan, insan yapısı araç ve gereçler dahil bilim, din ve sanatlarla ilgili taşınır kültür varlıkları olarak tanımlanan "etnografik eserler"den derlenen koleksiyonlar bu salonda sergilenmektedir.
Salona girişten itibaren sağ taraftaki panolar üzerinde, Niğde yöresinden derlenen ve satın alınan halı ve kilimler sergilenmektedir.
Salonun ortasında bulunan büyük vitrinlerin birincisinde, bilhassa Niğde köylerinden satın alınıp müze koleksiyonlarına katılan kadın giysileri, ikinci büyük vitrinde ise erkek giysisi örnekleri sergilenerek, Niğde'nin geleneksel etnografyası hakkında bilgi verilmeye çalışılmaktadır.
İki büyük vitrin arasında kalan mekânda sediri, gümüş sim işli sedir örtüsü, sim işli yastıklarıyla, köşe minderleriyle ve orta sinisiyle bit Türk evi canlandırılmaya çalışılmaktadır.
Ayrıca etnografya salonunun kolonları arasında bulunan köşe vitrinlerinde sırasıyla takılar, yazı takımları, hamam takımları, porselen takımları, nişan ve madalyonlar, tepelikler sergilenmektedir.
Bu salonun, en ilgi çeken eseri de bir orta sinisidir. Bu eser, M.S. 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başında yaşayan Kaçar Türklerine ait olsa gerektir. Sininin üzerine İranlı, Şair Firdevsi'nin Şeyhname'sinde ismi geçen kralların büstleri ve bastırmış olduğu paralar kazıma tekniği ile işlenmiştir. Etnografya salonunda II. Abdülhamid zamanına ait bir Osmanlı arması da yer almaktadır.
2- Önasya Medeniyetleri Salonu
Küçük Asya olarak tanımlanan Anadolu, tarih boyunca çeşitli insan topluluklarının iskânına uğramış ve bölgesel özellikler taşıyan renkli ve çok sayıda uygarlığa sahne olmuştur.
Niğde bölgesi de bu süreç içerisinde M.Ö. 7-6 bin yıllarından (Neolitik Çağ - Cilalı Taş Devri) itibaren zamanımıza kadar, çeşitli medeniyetlerin gelip geçtiği önemli bölgelerden birisidir. Bölgede bugüne kadar yapılan arkeolojik kazılar sonucunda Niğde İli'nin zengin bir kültüre sahip olduğu ortaya çıkmıştır.
Dünyada iklim şartlarının yumuşamasıyla son buzul çağı sona ererken, insanlık yalnız avcılık ve toplayıcılıkla geçen yaşam sürecini tamamlamış bulunuyordu.
Uygarlık tarihinde "Neolitik Çağı" olarak tanımlanan dönemin en önemli olaylarından birisi insanın doğa ile ilişkilerini kendi tarafına çevirmeyi başarıp, çevresinde var olan bitki ve hayvan cinslerinden bazılarını evcilleştirerek kendi eliyle üretir hale gelmesidir.
Yapılan araştırmalardan bu devir insanının üretici olduğunu, çiftçilik ve hayvancılık yaptığını, bir meydan etrafındaki dikdörtgen planlı, taş temel ve kerpiç duvarlı, düz damlı yapılarda oturduğunu, taş ve kemikten aletler, öğütme taşları, obsidiyenden ok ve mızrak uçları yaptığını, ölülerini evlerinin içine gömdüğünü ve kilden çanak-çömlek yaptığını öğrenmiş bulunmaktayız.
Neolitik Çağın, Orta Anadolu'daki en önemli merkezlerinden birisi de İlimiz Bor İlçesi Bahçeli Kasabası'nda bulunan Köşk Höyük'tür.
Burada 1982 yılından bu yana yapılan arkeolojik kazılarda elde edilen eserlerin bir bölümü de bu salonun 1-2 nolu büyük vitrinlerinde sergilenmektedir.
M.Ö.IV. binin sonu ve III. binin başlarında Anadolu'da bakır ve kalay karıştırılarak tuncun elde edilmesi, bunun silah yapımında kullanılmasıyla Anadolu insanı "Tunç Çağı"na girmiş olmaktadır. İnsanoğlu çok önemli bu alaşımla silah, kap-kacak ve süs eşyaları üretmeyi başarmış; bakır, altın, gümüş gibi asıl ve asıl olmayan madenleri de dövme tekniği ile işleyerek, dinsel amaçlı veya günlük ihtiyaçlarına cevap veren objeler üretmiştir.
Niğde İli'nde bu dönemin en önemli merkezi, İlimiz Çamardı İlçesi, Celaller Köyü yakınındaki Göltepe-Kestel Örenyeridir.
M.Ö.III. binde Anadolu'da kalayın elde edildiğini ispatlayan Göltepe-Kestel kazıları bu yönüyle Anadolu arkeolojisinin bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmıştır.
Bu kazılardan elde edilen arkeolojik malzemeler IV. büyük vitrinde sergilenmektedir. Ayrıca vitrinin yan kısmında da Kestel maden ocağından ısıtma yöntemi ile elde edilen maden cevherinin zenginleştirilmesi, eritilerek potalara dökülmesi canlandırılmaya çalışılmıştır.
III No.lu büyük vitrinde ise Aksaray İli Acemhöyük Örenyerinden, Darboğaz Kasabası'ndan ve Bor Pınarbaşı Höyüğü'nden çıkarılan Eski Tunç Çağı buluntuları sergilenmektedir.
Salonun 5-6 No.lu vitrinlerinde ve 3 adet köşe vitrininde de Aksaray İli Acemhöyük Örenyeri'nde yapılan arkeolojik kazılarda bulunan ve "Asur Ticaret Kolonileri Çağı" olarak tanımlanan dönemin buluntularından örnekler sergilenmektedir.
Acemhöyük'te (Puruşhanda) Prof. Dr. Nimet Özgüç başkanlığında bir heyet tarafından yapılan arkeolojik kazılarda, buranın Anadolu'nun M.Ö. II. bin başlarında Asurlu tüccarlar tarafından kurulan önemli Karum'lardan (pazar yeri) birisi olduğu anlaşılmıştır. Kazılarda ortaya çıkarılan iki adet yanmış saraydan elde edilen önemli arkeolojik buluntuların büyük bir bölümü Niğde Müzesi'nde bulunmaktadır.
Salonun en sonunda ise, Hitit İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra Anadolu'da "Geç Hitit Devletleri" olarak tanımlanan ve şehir krallıkları döneminden (Nahita Kralığı ve Tuvanuva Krallığı'nı içine alan Tabal Krallığı) kalma Bereket tanrısı, Hitit çivi yazılı (Hitit hiyeroglifi) kitabeler, Göllüdağ arslanı, Kaynarca tümülüsü buluntuları, Frig Çağı seramikleri ve Porsuk kazısında bulunan mezar küpü (pithos) sergilenmektedir.
Salonun oda şeklindeki bir bölümünde de sikke seksiyonu bulunmaktadır.
Sikke seksiyonunda Tepebağları kazısında bulunan Kappadokya krallıklarına ait (M.Ö. 50-60. yılları) gümüş define ile İlimiz Merkez Sungurbey Camii yakınında yapılan kamulaştırma ve kanal açma çalışmaları sırasında bulunan Osmanlı altınları duvar vitrinlerinde sergilenmektedir.
Ayrıca 4 adet yatay vitrinde de en eski sikkelerden (Part sikkeleri), Osmanlı sikkelerine kadar tüm devirlere ait sikkeler bir kronoloji içerisinde sunulmaktadır.
3- Klasik Eserler Salonu
Salonun girişindeki pano üzerinde, buluntuları sergilenen kazı yerleri hakkında bilgi verilmektedir.
Salonun girişinden itibaren sağ kısmında bulunan 3 büyük vitrinde, Tepebağları, Porsuk, Acemhöyük gibi önemli kazı merkezlerinde yapılan arkeolojik kazılarda bulunan Hellenistik ve Roma Çağının önemli eserleri; salonun sol kısmında bulunan 3 büyük vitrinde ise Müze Müdürlüğü'nce halktan satın alma yolu ile derlenen Hellenistik-Roma Döneminin seçme eserleri sergilenmektedir. Bunlar genellikle mezar hediyeleri olup en ilgi çekenler gözyaşı şişeleri, koku kapları, kandillerdir. Kemerhisar'da bulunan, akik üzerine kazıma tekniği ile yapılmış kartal kabartmalı bulunan altın yüzük en gözde eserlerdendir.
Orta platformda, Kemerhisar'dan (Antik Tyana) heykeltraşlık eserleri; Geç Osmanlı Dönemindeki azınlıklara ait kiliselerden getirilen kitabeler; büyük köşe vitrinlerinde ise Bizans Çağı (Hıristiyanlık) eserleri sergilenmektedir. Bu salonda Niğde Müzesi'nin en ilgi çeken eserlerinden olan rahibe mumyası (M.S.X. yüzyıl) diğer platformda sergilenmektedir.
Aksaray İli Ihlara Vadisinden (muhtemelen Yılanlı Kilise) bulunarak 1965 yılında müzeye getirilen rahibe mumyası, Ihlara Vadisi'nin maketi ve tanıtıcı fotoğraflarıyla beraber sergilenmektedir. Mumya teşhirinin arka bölümünde de, Orta Anadolu'nun en büyük ve en önemli Roma kenti durumunda antik Tyana'dan (Kemerhisar) bulunarak getirilen yüksek kabartma tekniğiyle yapılmış taş eserler sergilenmektedir. Bu salonun önemli eserlerinden birisi de aruz vezinli ağıt kitabesiyle "Karamanlıca Kitabe" olarak tanınan, M.S. 19. yüzyıla ait mezar taşıdır.
Niğde ili ve Koyunlu Kasabası
Nigde nin Koyunlu Kasabasi Yeni Zelanda dan yun alip fabrikasinda hali dokuyor ve TEK'e elektrik satiyor
Nigde nin gezilecek tek genis yeri Cumhuriyet Caddesi. Merkezde boylu boyunca uzaniyor. Baska gezilecek yer olmadigi icin gencler ona, Mecburiyet cad. adini vermisler.
İlde sehir efsaneleri de adetler de almis basini yurumus. Sehrin merkezinde arabayla giderken karsiniza demirlerle cevrilmis tekli mezarlar çıkar, defalarca kez greyderlerle kaldirilmis. Fakat kimsenin fark etmedigi anlarda yerlerine donen mezarlar, artik Nigdeli'nin dua ettigi anitlar haline gelmis.
Sehir de on yıldir surekli aniden coktugu icin tamamlanamiyan Kultur Sanat Merkezi de bu korkulardan nasibini almis. Universiteli akli basinda gencler, kultur merkezinin insa edildigi tabanin suyla dolu oldugunu bu yuzden de coktugunu soyluyor.
Nigde nin en ilginc adetleri Melendiz 'de. Burada kiz istemek yeni adet olmus. Eskiden kiz begenilirse, kacirilirmis. Yorede dugunler, yuz acimiyla, kinayla, atli oyunlariyla yedi gun suruyor. Millet dugunde eglenirken bekar kiz ve erkekler ilce merkezine inip gordukleri her pencereyi tasliyorlar. Masraflari odiyen de tabii ki dugun sahibi.
Nigdeliler hapishaneleriylede gurur duyuyorlar. "Mahpushanemiz guzeldir, mahkumlarimiz beceriklidir." Nigde Tarim Acik Cezaevi yillik 4 trilyon gelir elde eden tek hapishane. Maas usulu calisan mahkumlar burada hayvancilik, bagcilik, ekmekcilik yapabiliyor, sanayi ile ugrasabiliyor.
Taşa kazinan ask... Alaaddin Camii, Buyuk Selcuklu doneminde, Sancak beyi Ziynettin Besare tarafindan 1223 yilinda il merkezinde yaptirilmis. Selcuklu Bezene sanatinin tum inceliklerini yansitan camii, ozellikle mimari acidan turunun ilk orneklerinden. Doguya bakan oyma kisminda yalnizca yaz aylari saat 10.00-11.00 civari, gunesin biraktigi golgelerde tacli bir kadin basi beliriyor. Anlatilan efsaneye gore camiyi yapan usta,zamanin Nigde Sancak Beyi 'nin kizina asik olur. Usta, prensesle hicbir zaman evlwenemeyecegini de bilincindedir. Bir gun ustaya Sancak Beyi tarafindan kentte bir cami yaptirilmasi emri icin emir verilir. Usta ise prenses e olan askini anlatmak icin bir firsat aramaktadir. Askinin sonsuza dek surecegini anlamina gelecek sekilde,duvarin uzerine prensesin yuz kismini taslara mukkemmel bir sekilde isler.
Bozkir Meyvesi- Nigdeli, kurak topraklarindan sikayet edip durmus yillarca.Ama artik bunu kimseye yuturamiyor. Cunku verimsiz, ise yaramaz diyerek İTALYANLARA sattiklari onbinlerce donum arazi,bugun elma bahceleri ile dolu. Artik elmamizi İtalyanlar, Orta Anadolu bozkirindan dunyanin heryerine "BODUR İTALYAN ELMASI" ismiyle ihrac ediyorlar. Halk, italyanlarin getirdigi "damla sulama" tekniginin sirrini ogrenmis ama elmaya yapilan asinin sirrini ogrenememis. Ancak Nigdeliler bu olaydan ders almislar. Universitelerin ziraat fakultelerinden bilgi destegi istiyorlar. Avrupa nin ikinci buyuk bahcesine ULUKİSLA'YA bugunler de Belcikalilar talip mis.
Simdi Yeni Zelanda dan yun alip hali dokuyan, elektrik ureten, iplik yapan 94 trilyonluk ciro ya sahip bir gruplar. 473 bin metrekarelik alana kurulmus Koyunlu tesisleri, Eşine nadir rastlanan bu sistem 31 yildir hicbir tatsizlik cikmadan islemis. 2600 ortakli. ilk basarili ihracatini 1977 de İtalya'ya yapmışlar.
Niğde-Bor civarında KİRVELİK
Kirve kavramı Anadolu'nun çeşitli yörelerinde farklı ağızlarla da olsa, söylenegelmiştir. Meselâ kirve: Sünnet olan çocuğun elini koluna tutan ve çocuk üzerinde babalık hakkı olan kimse, Emirdağ / Ayfon, Amasya ve köyleri, Giresun, Artvin, Kırşehir, Narman / Erzurum, Diyarbakır, Nazmiye / Tunceli, Urfa, Nizip / Gaziantep, Bor / Niğde; İsim babası anlamında Gavurdağ-Osmaniye / Adana; Sağdıç anlamında Urfa, Niğde; düğünde damadın yanında duran güzel giyimli çocuk anlamında, Samsun, Amasya; bacanak anlamında Erzincan. Aynı kavram, yani bacanak Şebinkarahisar / Giresun, Bor / Niğde'de kivre olarak geçer. Avanos / Nevşehir'de, kirvelemek, söyleşmek, konuşmak; Vazıldan-Divri / Sivas'ta da kirve, Kürt anlamında kullanılır. Göle / Kars'ta kirve krva-kirva şeklinde de söylenir. Van merkezi ile Muradiye ve Gürpınar ilçelerinde yarı göçebe yaşayan Burukan aşireti arasında, kirve'ye kiriv veya kirva, Elazığ merkez köylerinden Sun ve Hal'de küvre, Kars yerlilerince kirva, Terekemelerce kirve, Musul bölgesi Telafur Türkleri'nce kirev denir. Kerkük Türkleri arasında ise bu kelimenin bilinmediği belirtilmiştir. Ermenilerde ise güveyin sağdıcına ve çocukların vaftiz babalarına kirve derler. Divriği ilçesinde de kirve yerine kirva denilirken, Yozgat'ta kirve kelimesi kullanılır. Mustafa Aksoy
NİĞDE BOR KEMERHİSAR VE TARİH
Niğde'de devir devir, canlı belgeleriyle yaşar. Niğde'nin güneyindeki Kemerhisar, eski bir Hitit ve Asur kolonileri şehri olan Tuvana şehri üzerine kurulmuş, Romalılar devrinde Tiyana adını alarak uzak yerlerden şehre su getirilmiştir. Su kemerleri bugün de herkesin hayranlıkla seyrettiği tarihi kalıntılardan biridir. Kemerhisar, Bor'la birlikte Niğde'nin ilk çağlarda temel taşı sayılır. Niğde tarihi, Bor,Kemerhisar üzerinde yükselir.
Selçukluların Anadolu'yu fetihleri sırasında Danişmendoğlu Emir Gazi'nin fethettiği Niğde, daha sonra Selçukluların elinde, Konya'ya bağlı önemli bir merkez olmuş, Niğdeli yiğitler, Haçlı seferleri sırasında, cesaret ve kahramanlıklarıyla Selçuklu ordusunda ün yapmışlardır. Bu nedenle, Selçuklu Sultanı İkinci Kılıç Arslan, bir fermanla Niğde'ye "Pehlivanlar Yurdu" unvanını vermiş, sonra da memleketi onbir oğluna bölerek, Niğde'ye sevgili oğlu Arslan Şah'ı Vali tayin etmişti. Selçuklulardan sonra Karamanlılar, 1471 yılında da Osmanlılar eline geçen Niğde, yetiştirdiği ünlü komutanları, bilginleri, şairleri ve sanatçıları ile tanınmış, Anadolu'nun zengin folklor hazinelerinden biri olmuştur.
Değerli Hemşerilerim,bugün bir insanı tanıtacağız.Yine geçmişi
deşeleyip tarih raflarının tozunu alacağız.''İLK MECLİSDE MUHALEFET
isminde yanlış hatırlamıyorsam iletişim yayınlarından çıkmış kitabı okur
ken Anadolu ve Rumeli Müdafa.i Hukuk Cemiyeti Heyet.i Temsiliye üyesi
Niğde'li çiftci Mustafa Bey ismine rastladım.Şaşırdığımı itiraf etmeliyim.
Kimdir?Necidir?diye epey araştırdım.Yok izini bulamıyorum.Mutlaka akra
baları vardır..Neyse bir sene uğraştım.Bir arkadaşım bürosunda otururken
yaşlı bir amca geldi kendisini tanıttı.Ben emekli tarih öğretmeni Fikret
Tayanç(KARAMAÇA),Ratıpzade Mustafa bey'in damadı olurum' diyince
ben kulaklarıma inanamadım.Gökte ararken yerde bulmuştum.Fikret
Tayanç sayesinde kızı Vedia Şahenk'e ulaştım.Ondan ve başka kaynaklar
dan hayat hikayesini çıkarttım
1885 yılında Niğde'nin Tepeviran mahallesinde doğar.İdadi ve
Konya Sultanisinde okur.Tarih ve Coğrafya öğretmenliği yapar.1918 yı
lında Mondoros ateşkes antlaşmasıyla birlikte ülke işgale uğrayınca
Faik Hoca'nın(Faik Şahek,Ayhan Şahenk'in babası)önderliğinde kuvva.i
Milliye Teşkilatı kurulur.Sivas'da kongre toplanacağı zaman Kongreye
temsilci istenir.Faik Hoca kayınbiraderi Mustafa Bey'i önerir ve Niğde'den
ratıpzade Mustafa bey,Bor'danda Halit Bey(Mengizade) sivas'a gider.
Mustafa Bey orada Heyeti temsiliye üyesi seçilir.Heyeti Temsiliye Ankara'
da Meclis toplanıncaya kadar bir nevi Bakanlar Kurulu gibi çalışıp
Kurtuluş savaşını idare eder.İlk meclis toplanınca Ratıpzade Mustafa bey
milletvekili seçilir.1920 mayısındaki tifüs salgınında vefet eder.Mezarı ha
len atalarının inşa ettiği Paşa Camii'sinin avlusundadır.Rahmetle anıyoruz.
Vedia Şahenk'in annesinden aktardığı bir konuyuda burda
bahsetmeden geçemiyeceğim.1919 sonu 1920 başlarında eve birkaç tane
Paşa gelir.Evin selamlık bölümünde kalırlar.Selamlık bölümüne kimsenin
girmesine izin verilmez.Paşalar sadece geceleri dışarı çıkıp telgrafhaneye
gidip geri gelirler.Misafirlikleri bir hafta sürer,daha sonra Niğde'den sessiz
ce ayrılırlar.Vedia Şahenk annesini kaynak göstererek paşalardan birisinin
Mustafa Kemal Paşa olduğunu söylüyor.Aynı olaydan Ö.Fethi Gürer başka
bir kaynaka dayanarak 'BOR:Kasabadan Şehire'isimli kitabında bahsetmiş
ti.
EMİN SELAMOGLU NİĞDE 17.07.2005
Bu günkü Nar vadisinde Antik
Roma döneminde çok büyük bir kent kurulur.1yy.da kent Aksaray'ın önü
ne geçer.İsmi Sagok Diyazoser'dir.Hıristiyanlığın yayıldığı dönemde Gre
gorius isminde azizide yetişdirir.Aziz Gregorius'un önemi katolik-Ortodoks
ayrılığında atıf yapılan kişilerden biri olmasıdır.Kent stratejik askeri nok
tada olması önemini uzun müddet devam ettirir.
8yy.da arap istilası Toros duvarını aşıp Anadolu Platosuna ulaşır.
Tyana(bu günkü Kemerhisar)ve Aksaray yakılıp yıkılır.Bizans bunun ü
zerine Tyana eksenli askeri stratejisini değiştirir.Sıradan askeri
karakol görünümde olan Bor ve Niğde öne çıkar.Bor,Niğde ve Nazianus
ekseninde oluşturulan strateji gereği Nazianus garnizon kent haline ge
tirilir.Öteden beri önemli bir yol kavşağında bulunan Ankara yeni bir yol
la Nazianus'a bağlanır.Nazianusdan çıkan güneye giden yol ise bir kaç
koldan Niğde'ye ve Bor'a bağlanır.Yeni yerleşimler kurulur.Yol üzerinde
bu gün batmış olan askeri kentler ,yer altı tahkimatları oluşturu
lur.Bugün Bor merkezde bulunan yeraltı şehri kuvvetle muhtemel bu şe
kilde oluşmuştur yada bu amaçla kullanılmıştır.
A.Akif Tüteng 1966 yılında Nar vadisini ziyaret eder.Kalenin ku
zeye bakan yamacında Nekropol(mezarlıkta)yaptığı i,ncelemede mezar
taşlarında latince yazıtları okuyunca bir çoğu Fransa İtalya gibi Avrupa
ülkelerinde doğmuş kişilerin mezarları olduğunu görür.Hocam bunların
lejyoner-paralı asker olduğunu söyler.
Bu güne dönersek Nar Vadisi geçmişin ihtişamlı günlerini arar
gibi.Gözden ırak olan gönüldende uzak olurmuş.Gördüğü ilgi geçmişin
ihtişamından uzak.Neyse bizim çabamız bunun aksi yönde.
Nar vadisindeki tarihi kalıntılar Kale, Mezarlık ,yeraltışehri ve
kiliselerden oluşmaktadır.Ayrıca herhalde şehrin su ihtiyacını karşılamak
için küçük barajda mevcuttur.Etraf meşelik ardıç ve çam ağaçlarıyla çev
rilidir.Yeryer peribacaları görülür.Neolitik çağın madeni olan obsidiyen-
volkan camlarına rastlanır.
Nar Vadisine ulaşmak için Derinkuyu,Gülağaç karayolunu kul
lanmak gerekir.Derinkuyu'dan Aksaray istikametine yönelince Nar köyü
tabelasıyla köye sapılır.Köyün içinde vadiye nasıl gidileceğini
sormak gerekir.
Bir dahaki sefere kadar hoşcakalın.Görüşmek dileğiyle.
NİĞDE*04/08/2005*SELAMOĞLU*GEZGİNCİ
